Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TANJU TOSUN

CHP ve siyasi tutarlılık sorunu

Türkiye'de siyasi partilerin ideolojik, örgütsel, parti- seçmen ya da toplumsal taban kopukluğu gibi sorunlarının yanı sıra, kendilerini en fazla zorlayan sorunlardan biri siyasi tutarlılık sorunudur. Tutarlılığı dar anlamda düşündüğümüzde, parti siyaseti bağlamında en fazla öne çıkan husus yasama tutarlılığıdır. Yasama tutarlılığı parti örgütlerinde tavandan tabana doğru var olan yapı içinde üyeler arasında parti politikalarına ilişkin tutum ve davranış birliğidir. Söz konusu birliğin doğal sonucu; parti içinde özellikle yasama faaliyetlerinde söylem, yasama etkinliklerinde ortak eylemin hâkim olmasıdır.
Siyasi partilerde yasama tutarlılığını parti içi demokrasi açısından düşündüğümüzde, hassas bir çizginin varlığından söz edilebilir. Tutarlılık adına parti içi süreçlerde lider ve üst yönetimin tek seslilik adına baskısı, parti içi demokrasinin işlemesi bakımından çeşitli riskler taşır. Geniş anlamda siyasi tutarlılık yasama tutarlılığını da kapsayan, fakat bunun da ötesinde partinin kamuya açık yüzünde lider ve üst yönetimin söylem tutarlılığından, partinin kendisini tanımladığı ideolojik kimliğindeki tutarlılığa, parti lideri ile seçilmiş merkezi siyasi aktörler arasındaki söylem birliğine, partinin programatik belgeleriyle politikaları arasındaki aynılığa kadar genişletilebilir. Herhangi bir siyasi partide yukarıda belirttiğimiz bu alanlar arasında kopukluğun olması, partinin siyasi tutarsızlığına ilişkin temel karinelerdir.
Söylem, eylem, siyasa, politika ilişkisi bağlamında siyasi tutarlılık sorununu bugün CHP her haliyle fazlasıyla yaşamaktadır. Hatta Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP'yi Baykal'ın CHP'siyle karşılaştırdığımızda siyasi tutarlılık ekseninde dünün CHP'si bugüne kıyasla ideolojik, örgütsel kurgusu içinde daha tutarlıydı denilebilir. Baykal'ın CHP'si, cumhuriyet ve laiklik anlayışı, devlet- toplum, askersiyaset ilişkisi bağlamında düşünüldüğünde bile, taraftarlarının iman ettiği bir siyasi kimliği olan, en tepedeki liderinden tabandaki sade üyeye kadar Türkiye siyasetini, demokrasisini, toplumunu, ekonomiyi, hatta dünyanın gidişatını anlama konusunda homojen bir siyasi aygıta tekabül ediyordu. O haliyle modası geçmiş, fakat kendi iç tutarlılığı olan, kendi doğal tabanıyla sınırlı bir otoriter siyasi toplumsallaştırma ajanı olarak siyasi hayatta yuvarlanıp gidiyordu.
Bu anlamda siyasetle az çok ilgisi olan herkes, Baykal'ın CHP'sinin neyi ne zaman dillendireceğini ve neyi nasıl politik eyleme dönüştüreceğini az çok tahmin edebiliyordu. O dönemdeki tek tip CHP'ye ve CHP'lilere karşılık, bugün CHP içinde farklı ve sayısız CHP ve CHP'lileri gözlemlemekteyiz. Hal böyle olunca, CHP üzerine düşünürken, biz sıradan yurttaşların doğal olarak konuyla ilgili aklımıza gelen ilk soru; "Hangi CHP?" oluyor. Bu soruya verilecek yanıt, söylemden politikaya uzanan siyasi çıkışlarını veri aldığımızda "çok yüzlü CHP" şeklinde formüle edilebilir.
"Çok yüzlü CHP" ile kastettiğimiz; liderin ve parti üst yönetiminin söyleminde olaydan olaya, gündemden gündeme, siyasa ve politikadan yasama etkinliğine uzanan zincirde tutarlılıktan yoksun olma halleri, bir başka ifadeyle siyasi tutarsızlıklarıdır. Tutarsızlığın partiler için en büyük riski; siyaseti, toplumu, bugünü ve geleceği okuma uğraşısında indirgemeci bir yaklaşıma kapılmadır ki siyaseten indirgemecilik siyasette kapsayıcılık yerine dışlayıcılığı benimseme gibi bir yönteme mahkûm kalmaya yol açar.
Son günlerin aktüel siyaset gündeminden yola çıkarsak, CHP'nin siyasi tutarlılık sorununu gözler önüne seren sayısız örnek mevcut. Programatik belgelerinde askeri darbelere karşı çıkan, 28 Şubat'ı, 27 Nisan e-muhtırasını tasvip etmediğini dillendiren CHP'nin, darbecileri kovuşturma süreci başlayınca, darbe ve darbecilere karşı tavrında, parti belgelerindeki kadar sağlam duramaması, kovuşturmaların intikam hissiyle başladığını dile getirmeleri tipik tutarsızlık hali olarak okunabilir.
Partide tabana doğru inildikçe durumun daha da vahim olduğunu belirtmek gerekir. Halen bu partide "şeriata karşı orduyla omuz omuza!" söylemini fısıldayan ulusalcı damarın varlığını düşündüğümüzde, CHP ve CHP'lilerin demokratik Türkiye tahayyülünü içselleştirmeleri için çok zamana ihtiyaç olduğu açık. Tabii ki demokratik bir devlette hukuku bir intikam aracına dönüştürmek söz konusu olamaz. Fakat siyasette niyet okuyarak bu tür çıkarsamalarda bulunmanın da karşılığı yoktur. Yıllarca Çankaya resepsiyonlarını protesto eden CHP'nin mevcut genel başkanının bu yılki 23 Nisan resepsiyonuna katılmama gerekçesi, bayramı çocuklarla kutlama isteğine dayandırıldı. Başörtülü siyasetçi eşlerinin resepsiyona katılmalarına ilişkin fikri konusunda renk vermeyen Kılıçdaroğlu'nun gerekçesindeki samimiyetine inansak ve bir an için ortada bir siyasi tutarsızlık olmadığını kabul etsek de, toplum nezdinde siyasetçinin nötr hallerinin genellikle negatif bir algı yarattığını eklemeliyiz. Oysaki ekibiyle birlikte resepsiyona katılmış bir CHP, kimsenin şüphesi olmasın ki, devletle toplumun seçilmiş aktörlerinin görünür olduğu bu kamusal alanda yüzü halka dönük bir CHP fotoğrafını topluma göstermiş olabilirdi.
CHP'nin müfredata seçmeli Kuran derslerinin dâhil edilmesine ya da kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen eğitim reformuna karşı çıkması partinin ideolojik kimliğiyle tutarlılık göstermektedir. Konuya ilişkin hazırladığı alternatif eğitim paketiyle dersini iyi çalışmasına rağmen, konu yaklaşımını kamuoyuna takdime gelince, klasik yaklaşımının tutsağı olarak, indirgemeci tarzda dünün partiyle toplum arasındaki uçurumuna yuvarlanan bir CHP'yi izledik. Konuyu şeriat, din devleti tesisi gibi reel siyasette karşılığı olmayan bir alana çeken CHP ve CHP'lileri, toplum, dine uzak, hatta karşıtı parti gibi algılıyor. Algıyı yönetme konusunda ise parti yine sınıfta kaldı.
Bugün CHP, lider değişimine rağmen, AK Parti'nin değişim ve yeniyi inşa etme temelli muhafazakâr-liberal vizyoner çizgisine alternatif yenilikçi sosyal demokrat kimlik inşa ederek siyasi yarışa başlayamamıştır. Genel başkan değişimi ve son tüzük kurultayı CHP'yi yarışın başlangıç çizgisine taşımakla birlikte, asıl olan; start almaktı. AK Parti'nin siyasi maratonda rakibine turlar bindirdiğini düşünürsek, bundan sonra start alsalar dahi CHP için yarışın hiç de kolay olmayacağı anlaşılıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA